Duygu düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunda ebeveynler ne yapmalı?
Duygular, birbirimizi anlamaya ve sağlıklı ilişkiler kurmamıza yardımcı olurken; dış dünyayla doğal bir şekilde uyum sağlamalarına destek olur ve alacağımız kararlara yön verir. Bu sebeple, duygu düzenleme becerisi erken dönemde kazanılması gereken bir beceridir. Bunu iyi bir şekilde yapabilmek için, yetişkinlerin çocuklarına duygularını olumlu bir şekilde yönetmelerini öğretmeleri gerekir, böylece sonunda davranışlarını regüle edebilirler. Çocuklar olgunlaştıkça, duyguları regüle etme becerisi, sosyal ilişkilerde zorluklarla baş etmesine, entelektüel başarıyı en üst düzeye çıkarmalarına ve güven geliştirmelerine yardımcı olur. Ebeveynliğin kilit noktası, çocuğa hem çocuklukta hem de sonraki dönemlerde olumlu sosyal ve duygusal gelişim için ihtiyacı olan becerileri sağlamaktır. Öyleyse, esas soru “Nasıl?” dır.
Bunu 6 adımla öğrenelim.
Duyguyu fark etmek, dikkate almak ve onaylamak gerekir.
Duyguları fark etmenin ilk adımı, çocuğun yansıttığı duyguları gözlemlemek ve yüz ifadelerine, seslerinin tonuna, jestlerine ve mimiklerine dikkat etmektir.
Bunun için ilk olarak çocuğun belirgin bir duygu hissetmediği nötr yüz ifadesine, ses perdesine ve konuşma hızına aşina olmak gerekir. Gülmediği, kaşlarını çatmadığı ya da stresli hissetmediği zamanlarda çocuğun yüzünün nasıl olduğunu bilmek önemlidir. Daha sonra bunu, çocuğun yüzünün mutlu, üzgün, korkmuş veya şaşkın olmak gibi çeşitli duygusal uyaranlara tepki verirken nasıl değiştiği ile karşılaştırmalısınız. Fark etmek için kendinize zaman ayırın.
Peki fark ettiğiniz her duyguyu dikkate alıyor musunuz?
Çoğu zaman üzüntü, öfke, korku gibi zor duygular çocuklar için zararlı olarak değerlendirilerek yalnızca olumlu duyguların deneyimlenmesi desteklenir. Ancak tüm duyguların bir işlevi vardır ve her birini kabul etmek gerekir. Zor duyguların açığa çıktığı zamanlarda sergilenen bazı tutum ve davranışlar, çocuğa “olumsuz” duyguların bir an önce ortadan kalkması veya en aza indirilmesi gerektiğini gösterebilmektedir. Ancak bir duyguyu düzenleyebilmenin ilk ve en kritik adımı, o duyguyla kalabilmektir. Çocuklar olumsuz duygular hissederken dikkatlerini dağıtmak, başka bir işle meşgul etmeye çalışmak veya onları neşelendirmeye gayret etmek çocuğu duygusunu bastırmaya itebilir ya da duygusunun görülmeye değer olmadığını düşünmesine yol açabilir.
Duyguları düzenleme, onları bastırmaktan değil ifade etmekten geçer. Duygularını sözel olarak ifade etmesini destekleyin.
Çocuklar dili çevrelerindeki insanları dinleyerek öğrenir. Küçükken, “kızgın”, “üzgün” veya “mutlu” gibi duygular için basit kelimeler kullanırken, altı yaş veya üzerindeyken, duyguları tanımlamak için daha karmaşık kelimeler ve ifadeler kullanabilirsiniz. Önemli olan, çocuklara duygular hakkında konuşmanın normal olduğunu göstermek ve onları duygularını paylaşmaya teşvik etmektir.
Yine de!
Çocuğun duygusu ifade edildiğinde ve neye tepki gösterdiği netleştirildiğinde dahi çocuklar duygusal tepkiler göstermeye devam edebilir ve duygu patlaması yaşayabilir. Bunun sebebi, akıl yürütme ve duygu işleme becerileri beynin ön lobunda birlikte işlenmesidir. Çocuğun duyguları olmadan makul ve rasyonel olması imkansızdır. Öncelikle, kendi duyguları konusunda farkındalığının gelişmesine fırsat verin.
3. Duygu ifadelerini bağ kurmak için bir fırsata çevirin.
Duygular doğal olarak gelişir; başkalarıyla bağ kurmamızı sağlar. Hiçbir duygu yanlış değildir. Hepsi doğrudur. Çocuklar, yaşlarına ve gelişimlerine bağlı olarak duygu dilini farklı şekilde öğrenirler, uygun şekilde tepki vermek için ise çocuğun gelişimsel olarak nerede olduğunu bilmek ve beklentiyi o seviyede tutmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, bir çocuk sadece anladığı bir duyguyu yönetebilir.
John Gotmann, çocukların duygu yoğunluğu içerisinde olduğu zamanlarda ebeveynlerin olumlu bir etkileşim kurduğu ve sürdürdüğü anları “sihirli anlar” olarak ifade eder. Bu anlar, çocuğunuzun kendisi ve etrafındaki dünya hakkındaki hislerini etkileme fırsatınızın olduğu anlardır. İlişkinin kalbi, gerçekten ihtiyaç duyduğunda, önemli anlarda, etkili bir şekilde çocuğun yanında olmaktır. Her çocuğun ihtiyacı farklıdır. Kimi zor duyguları düzenlerken temas etmeye ihtiyaç duyarken, kimi mesafe isteyebilir ya da sadece yanında durmanızı talep edebilir. Size ve çocuğa iyi geleni birlikte bulabilirsiniz.
4. Anlayış ve empati ile iletişim kurun, problemi çözmekten kaçının
Çocuğun ne hissettiğini anladığınızı ona iletmek, duygulara eşlik etmenin önemli bir parçasıdır. Empatiyi sürdürmek, çocuk küçükken nispeten daha kolay olabilir. Örneğin, çocuk küçükken balonu patladığı veya dondurması düştüğü için ağladığında onun kalp kırıklığını anlarsınız. Ancak çocuk büyüdüğünde ve kaybolan bir eşyası için üzüldüğünü ifade ettiğinde kendinizi “Kaybettin, dikkat etseydin, bu senin hatan.” derken bulabilirsiniz. Duygu aynıdır, ancak reaksiyon son derece farklıdır. Her iki yaşta da suçlama yapmamak veya hatadan ziyade empatiye ağırlık vermek önemlidir.
Bu bazılarınız için zor olabilir, çünkü empatiyi ifade etmek aslında bir problemi çözmek ya da tavsiyede bulunmak değildir. Sadece bir çocuğun ne söylediğini duymak ya da bir çocuğun ne hissettiğini hayal etmek ve sonra söylenenleri anladığınızı bildirmektir. Bu yetiştirilme öykünüzün tamamen karşısında kalan bir davranış şekli olabilir. Bunun için kendinize zaman tanıyın.
5. Sınırları belirleyin ve duygusunu düzenlemesine destek olun
Yetişkinlerin yaptığı yaygın hatalardan biri, çocuklarına ne hissetmeleri gerektiğini söylemektir, ancak nasıl hissedileceği söylendiğinde bir çocuğun gerçek duyguları kaybolmaz. Bunun yaptığı şey, çocuğun hissettiklerine güvenmemesine yol açmaktır. Örneğin: “Söylediğin şeyi kastetmiyorsun. Küçük kardeşini seviyorsun,” ya da “Bu sen değilsin.” Bunun gibi ifadeler, çocuğun kendi duygularına güvenmemesi gerektiğini, ne hissettiğini ona anlatmak için size güvenmesi gerektiğini ifade eder. Sürekli olarak bu mesajlar verilerek büyütülürse, çocuk kendi duygularını ve sezgilerini (ve daha sonra kendi kararlarını) küçümsemeyi öğrenecek, bu da daha sonra özgüveninin azalmasına yol açacaktır.
Ancak, bir çocuğun duygularını kabul etmek onun davranışını kabul etmek anlamına gelmez. Mesaj şudur: tüm duygular kabul edilebilir, ancak tüm davranışlar kabul edilemez. Çocuğun eylemleri kabul edilebilir değilse, bu kabul edilemez davranışlar için sınırlar koymak önemlidir.
6. Kendi Duygularınız üzerinde çalışın.
Yetişkinlerin bir çocuğun duygularını gözlemlemeye çalışırken, kendi duygusal dünyaları üzerinde düşünmeleri önemlidir.
Bazen çocuklarımız, benzer durumlarla ilgili kendi hatıralarımızı tetikleyebilecek durumlar ortaya çıkarır. Bu, geçmiş hislerinizi duyumsamanıza neden olabilir ve zor bir durumu daha da zorlaştırabilirler.
Bu konuda 5 adımlık bir yol izlemek faydalı olacaktır. İlk adım, duruma karşı kendi tepkiniz olduğunu fark edin. Ardından, kendi duygusal tepkinizi, frenlemeye çalışın. Tepkinizi görmezden gelmeyin; önce çocuğa yardım edip sonrasında kendi ihtiyaçlarınıza geri dönebilirsiniz. Sonra, çocuğun neye ihtiyacı olduğunu kendinize sorun ve ihtiyaçlarına öncelik verin. İlk beş adımda bahsettiğimiz becerileri burada kullanmalısınız. Son olarak, kendi duygularınıza dönebilirsiniz. Bir dahaki sefere, benzer bir durumda daha sakin ve deneyimli olmanız için bu adım oldukça önemlidir.
Bazen duygu koçluğu yapmak için doğru zaman değildir.
Bazı durumlarda, başka bir teknik kullanmak daha iyidir, çünkü bir yetişkinin güvenliği veya refahı sağlamak için durumu kontrol altına alması gereken zamanlar vardır.
Buna bazı örnekler: çocuğun güvenliğinden endişe ettiğinizde; hayal kırıklığına uğramış, sabırsız, öfkeli olduğunuzda veya geç kaldığınızı hissettiğinizde; çocuk öfke nöbeti geçirdiğinde, yalnız olmadığınızda (örneğin, marketin ortasında); veya önce kendinizle ilgilenmeniz gerektiğinde.
Bazen bir bakım veren olarak, yorgun olabilirsiniz ve çocuğunuzla bağ kurmak için enerjiniz kalmamış olabilir. İyi haber şu ki, daha sonra tekrar geri dönüp “Dün olanlardan dolayı çok canım sıkıldı. Gerçekten batırdım. Üzgünüm." veya “Yaralanacaksın diye gerçekten endişelendim. Bu beni korkuttu," diyebilirsiniz. Aslında çocuklara verebileceğimiz en büyük armağanlardan biri “Özür dilerim” demek. Bu çocuğa da hata yapma izni verir.
Comments